Vatan ve millet sevdalıları olarak, bu işin öncü siyasetçilerine yüksek sesle
soruyoruz:
Silahları bırakacaklarını açıklayanlar, şehirlerdeki gençlerimizi, ailelerimizi ve geleceğimizi zehirleyen uyuşturucu terörünü de bırakacaklar mı? Sadece silahların sustuğu bir ortam yetmez; peki ya o karanlık laboratuvarlar? Uyuşturucu imalathanelerini kapatacaklar mı, yoksa faaliyetlerini başka kılıflar altında sürdürmeye mi devam edecekler?
Bizim yüreğimizde evlat acısı var! Onların bitmeyen kuyruk acısı, bizim kapanmayan yaralarımızın karşısında hiçbir anlam taşımıyor. İnşallah bu mesele kökünden çözülür, ancak vatan ve millet sevdalılarının içini kemiren derin bir endişe var.
Tecrübeyle biliyoruz ki; silahları bırakanlar, camilere, kiliselere veya sinagoglara koşup tövbe etmeyecekler, ellerine kalem alıp insanlığa faydalı işler yapmaya başlamayacaklar. Aksine, hainler başka kostümler ve maskeler takarak bizim gibi görünmeye çalışacak, toplumun içine sinsice sızacak ve düşmanlarımızla el ele vererek yeni nesil terörün en tehlikeli biçimlerini icra edecekler.
Yıllardır adım adım, planlı ve kasıtlı bir şekilde yürütülen bu kirli altyapı çalışmaları, toplumun sinir uçlarını hedef aldı. Ahlaki çürüme, aile bağlarının zayıflaması ve bağımlılık, bu pisliğin bıraktığı kalıcı hasarlardan sadece birkaçı. Bugün geldiğimiz noktada, iki milyon insan uyuşturucularla ölümden beter bir hale getirildi. Bu sadece bireysel bir dram değil, milli güvenlik meselesidir!
Görmezden gelinmemesi gereken bir gerçek daha var: Türkiye’ye giren tüm uyuşturucuların hammaddeleri ve formülleri, Siyonist kimya şirketleri tarafından Mossad’a teslim ediliyor. Bu maddeler, daha sonra Müslüman
ülkelerine servis edilmek üzere terör gruplarına bedava dağıtılıyor. Terör
grupları ise şehirlerdeki organize hücre
leri aracılığıyla bu zehri gençlerimin
damarlarına kadar ulaştırıyor. Sokak aralarında, okul önlerinde, park köşelerinde yürütülen bu sinsi savaş, namludan çıkan kurşundan daha sessiz ama çok daha yıkıcıdır.
Artık yeter! Bu topraklarda, uyuşturucu ile terör birbirinden ayrı düşünülmemeli. Birinin kökünü kazımadan diğerini bitirmek mümkün değildir. Silahların susması bir barış değil, eğer uyuşturucu terörü devam ederse, sadece sessiz bir işgalin kapımızı çalmasıdır.
Vatan ve millet sevdalıları olarak, bu ihanete sessiz kalmayacağız! Evlatlarımızı, sokaklarımızı, mahallelerimizi, okullarımızı ve geleceğimizi bu zehir tacirlerine teslim etmeyeceğiz. Bu bir çağrı değil, bir uyarıdır: Herkes safını netleştirsin!
Çünkü bu savaş, namusumuzun, onurumuzun ve istikbalimizin savaşıdır.
Yazar: Kurucumuz Recep BULUT




